Malum, ülkemizde yaşanan trafik kazaları son 5 yılda 1.000.000’un üzerinde olduğu istatistiksel olarak gözlenmektedir. Peki ya bu kazalara aracın malikleri sebebiyet vermemişse gene araç sahiplerinin bir sorumluluğu var mıdır? Türk Borçlar Kanunu’nda Kusursuz Sorumluluk başlığıyla düzenlenen yasa ile Tehlike Sorumluluklarında, araç sahiplerinin meydana gelen zarardan sorumlu tutulabileceğine genel olarak değinse de özel olarak Motorlu Araç İşletenin Sorumluluğu başlığında Karayolları Trafik Kanunu ile ortak mantık birliğiyle hareket etmiştir.
1 Temmuz 2012 den sonra Türk Borçlar Kanunu ” Tehlike Sorumluluğu” ilkesine yer vermiş, bu ilke özetle “toplum yaşantısının zorunlu koşulları sonucu, ekonomik ve sosyal açıdan yapılması gerekli bulunan işletme,girişim,tesis ve şeylerin kullanılması veya işletilmesiyle beliren, tehlike mahiyetinden doğan zararlardan, bu tehlikeli nesneler üzerinde
egemen olan kimselerin kusurları bulunmasa ve tehlikenin önlenmesi amacıyla her türlü özeni göstermiş olsalar dahi sorumlu tutulmaları” olayıdır. Bu ilkede “şeylerin kullanılması” ifadesi genel bir ifadeyi karşılamakla beraber konumuzun özünü oluşturan karayollarında kullanılabilen motorlu taşıtlar kavramına da atıfta bulunmaktadır.
Yasa koyucu, zarar görenden hareket etmiştir. Çoğunlukla, zarara kusuruyla sebebiyet veren -araç maliki olmayan- araç kullanıcısının maddi gücü bulunmadığı durumlarda bu ilke oluşturulmuş ve zarar görenin zararını her halükarda tazmin edilsin anlayışıyla hareket edilmiştir.Bu sorumluluk karayollarında kullanılan motorlu araçların üretim yoğunluğu ve yaygınlaşması sebebiyle de zorunluluk haline getirilmiştir.Gerçek Kişi ve Farazi Kişi ayrımına yer verilerek Gerçek Kişi’den kasıt; aracın mülkiyet sahipleri ve diğer hak sahiplerinden bahsedilmektedir. Kimlerdir diğer hak sahipleri? diyecek olursak;
araç üzerinde sınırlı bir hak sahibi olan yahut araç üzerinde şahsi hakkı bulunan kişilerdir. Yani; Aracı, 3 günden uzun süreli kiralayan işleten kiracı, mülkiyeti muhafaza kaydı ile alan, ariyette bulunan (geri verilmek üzere,geçici olarak alan), intifada bulunan( yararlanan ) ve taşımacılık yapan gerçek kişileri kapsamaktadır. Farazi İşleten’den kasıt; Araç üzerinde ayni veya şahsi hak sahibi olmayanlardır. Bunlar; mesleki faaliyet gösterenler, yarış düzenleyiciler, hırsız veya gaspçıları kapsamaktadır. Bir trafik kazası meydana geldiğinde, araç maliki kazaya sebebiyet vermese dahi Karayolları Trafik Kanunu’nun 85. maddesi neticesinde aracı kullananla birlikte araç maliki de sorumlu olduğu özetle ifade edilmektedir.Peki, araç sahibinin sorumluluktan kurtulabileceği durumlar mevcut değil midir?
Her ne kadar Karayolları Trafik Kanunu ağırlaştırılmış bir tehlike sorumluluğu getirmiş olsa da araç malikinin meydana gelen olayda illiyet bağı ( sebebiyet bağı )’ nın kesilmiş olması yetmez ayrıca aracın bakım açısından kusurunun bulunmaması ve aracı kullanan kişinin zarar da kusurunun bulunmaması sebepleri bir arada meydana geldiği takdirde araç malikinin sorumluluğu ortadan kalkmaktadır.
Araç malikinin illiyet bağının kesilmesi durumlarına kısaca değinmek gerekirse;
malik, tüm dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmiş olmak kaydı ile ( bu yükümlülük ihlal edildiğinde araç maliki müteselsil sorumluluk taşır.) Farazi İşleten tanımının içerisinde gösterilmiş olunan hırsız ve gaspçı, aracı kullanıcı olarak elde ettiğinde sorumluluk kendilerine ait olup araç malikinin meydana gelen zararda illiyet bağı ortadan kalkmaktadır.
Araç sahibinin sorumluluktan tam/kısmi kurtulabileceği durumlara devam etmek gerekirse, zararın meydana gelmesinde; zarar görenin ağır kusuru olması, zararın meydana gelmesi mücbir (yangın,sel,doğal afet ) sebebe dayanması ve 3. kişinin ağır kusuru hallerinde, kusursuz sorumluluk sahibi (araç sahibi ) sorumluluktan illiyet bağı kesilerek kurtulmuş olabilmektedir.
Ağır Kusur olarak ifade edilen durum, kast ve ağır ihmalin olduğu durumlarını ifade etmektedir. Karayolları trafik kanunu 86. maddesinin 2. fıkrasında, araç işletenin sorumluluktan kurtulma koşullarını kanıtlayamaması takdirde, zarar görenin kusurunu tazminattan indirim nedeni saymıştır. Eğer meydana gelen zarar da ağır kusur değilde hafif kusur tespit edilirse illiyet bağı kesilmez meydana gelen zararın karşılığı olan ödeyeceğiniz tazminatta sadece indirim sebebi doğmaktadır.
Sonuç itibariyle araç işleten; olası bir kaza durumunda doğacak zararın tespiti ve tazminat sorumluluğunun belirlenmesi açısından çok kapsamlı ve önemli bir kavramdır. Trafikte dikkat ve özen sorumluluğunun yerine getirilmesi hepimiz için hayati önem arz etmekle birlikte özellikle araç sahiplerinin bu konuda daha bilinçli olması gerekmektedir.
Hüseyin Yılmaz
Hukukçu
Polis Emeklileri Derneği